CHP’li Taşcıer: Asgari ücrette ‘açlık sınırı’ kısır döngüsü var

“Sürekli açlık sınırı altına düşüp yeniden sınıra çekildiği bir kısır döngüyle karşı karşıyayız.” diyen CHP’li Taşçıer, “Yapılması gereken, süregiden bu sistematik yoksullaştırma rejimini değiştirmektir. Kaç lira olup olmayacağı, bir ayda mı üç ayda mı açlık seviyesinin altına düşeceğini tahmin etmeye çalışmaktansa asgari ücretli sayısını nasıl azaltırız, bunlar konuşulmalı.” ifadelerini kullandı.

Taşcıer, şunları söyledi:

“Milyonların dört gözle beklediği asgari ücret tespiti için ilk toplantı, pazartesi günü gerçekleşecek. Aslında öncelikle konuşulması gereken neden tüm Türkiye’nin gözünün bu süreçte olduğudur. Keza asgari ücretin belirlenmesi sadece bu alanların değil, tüm ücretleri de etkilediği için herkesin kaderini belirler nitelikte.

Nedeni şu: Türkiye’de asgari ücret ve asgari ücrete çok yakın ücret alanların oranı, 2022’de en az yüzde 40’tı. Avrupa’da bu oran, bize göre kat be kat az olduğu için üzerine çok konuşmaya değer bulmuyorlar. Ama Türkiye’de asgari ücret, adeta bir norm ücret haline gelmiş durumda. Özellikle de gençler arasında, ne mezunu olursa olsun ister kasiyer, ister mühendis, ister öğretmen hemen hemen her biri asgari ücret alıyor.

Gençler neden geleceğe ümitle bakamıyor, nedeni belli. Son 8 yılda gerçekleşen 20-24 yaş arası istihdam artışında, yüzde 86’sı asgari ücret veya asgari ücrete çok yakın ücret alıyor. Keza 25-39 yaş arasında asgari ücret ödenenlerin sayısı da hızla artıyor. Bir diğer sorun da asgari ücretteki kalıcılık. Bilimsel çalışmalar bize şunu gösteriyor: Asgari ücretle çalışan bir vatandaşın asgari ücretten daha fazla bir ücrete geçme ihtimali çok ama çok düşük. Yani en alt ücret çizgisinden bir üste geçebilme durum çok zor. Dolayısıyla en alt ücret çizgisinde bir kalıcılaşma söz konusu.

Bunun adı, nesilden nesle aktarılan yoksulluktur. Ve Türkiye bu batağa AKP nedeniyle saplanmıştır. İşte bu nedenle, Türkiye’nin gözü kulağı asgari ücretin belirlenmesinde. Ama milletimizin görmesini istediğimiz daha büyük bir gerçek var. 2003 yılında, 10,7 milyon çalışan, Gayrisafi Yurt İçi Hasılanın (GSYH) yüzde 25,24’ünü ücret ödemesi olarak alıyordu. Bu oran, bugün, 2022 verileriyle çalışan sayısı 14,4 milyon yani 3,7 milyon artmasına rağmen GSYH’nin sadece yüzde 23,96’sını ücret ödemesi olarak alıyor. Bu, şu demek: Çalışan sayısı artmasına rağmen, GSYH içerisinde emekçinin ücreti olan pay, daralmış durumda. Daha da özetle, emeğini verip karşılığında ücret alan vatandaşlarımız, bu ülkenin gelirinden daha az pay alıyor, yani yoksullaşıyor.

CHP’den ‘tek zam’a karşı öneri: ‘Asgari ücrete yılda 3 kez zam talebi Meclis’e sunuldu’CHP’den ‘tek zam’a karşı öneri: ‘Asgari ücrete yılda 3 kez zam talebi Meclis’e sunuldu’

“BU, YOKSULLUKTA VE AÇLIKTA HAPSETME REJİMİDİR”

Yıllardır, asgari ücretin sürekli açlık sınırı altına düşüp yeniden açlık sınırına çekildiği bir kısır döngüyle karşı karşıyayız. AKP iktidarı, asgari ücreti, açlık sınırına adeta kedi fare oyunu oynatıyor. Çalışanlar, bu ülkenin zenginliğinden bir pay alamadığı gibi, modern köleler olarak hayatta kalabilmesi için o seviyenin üzerine hiç çıkarılmıyor. Bu, çok açık bir şekilde yoksullukta ve açlıkta hapsetme rejimidir. Biz CHP olarak asgari ücret tespit dönemine girilirken meseleye, daha geniş perspektiften bakılması gerektiğini düşünüyoruz. Biz bu dönem, Türkiye’nin emekçilerine bir gerçeği göstermek, daha doğrusu kendi yaşadıklarını fark ettirmek istiyoruz. Çünkü bu iktidar altında asgari ücret tespiti, on milyonlarca insanın bir açlık seviyesinden bir başka açlık seviyesine geçtiği, yani bordroda yazan sayıların arttığı ama emekçilerin açlık ve yoksulluğunun aynen devam ettiği bir göz boyamadan ibaret olduğunu düşünüyoruz.

“RECEP TAYYİP ERDOĞAN KAYNAKLI ENFLASYON DÜZENİNDE HİÇBİR ANLAMI KALMIYOR

Bugün, asgari ücretin en fazla 17 bin 500 lira olacağı konuşuluyor. Değil 17 bin 500 lira, 21 bin 500 olsa dahi temmuz ayında ek bir artış sağlamadığınız sürece, TÜİK’in en pembe tablolarına, en Polyannacı bakışına rağmen yaptığı öngörülerle bile hesapladığınızda, yılın sonunda yine açlık sınırı altında kalacak bir ücret olacak. Dolayısıyla bizim bir rakam söylememizin, bu iktidar devam ettiği sürece, Recep Tayyip Erdoğan kaynaklı enflasyon düzeninde hiçbir anlamı kalmıyor. Çünkü önemli olan ücretin kaç lira olduğundan ziyade, o ücretin alım gücünün ne olduğudur. Sokakta, vatandaşlara mikrofon uzatıldığında her birimizin duyduğu bir cümle var: ‘Maaşım artmasın ama markette de fiyatlar artmasın.’ İşte anlatmak istediğimizin vatandaşçası tam da bu. 2021 yılının ocak ayında, asgari ücret 2 bin 825 liraydı.

O GÜN DE ÇOK AZDI AMA ASGARİ ÜCRETLİ 70 KİLO KIYMA ALABİLİYORDU

O gün, markette süt 6 liraydı. Asgari ücretli o sütten 470 litre alabiliyordu. Ama bugün, aynı markette, aynı ürün 36 lira. Asgari ücretli o sütten sadece 316 tane alabiliyor. Aradaki 154 litre sütü, asgari ücretlinin kursağından çaldılar. Yine 2021 yılında, kıymanın kilosu 40 liraydı. O gün de çok azdı ama asgari ücretli 70 kilo kıyma alabiliyordu.

Bugün, asgari ücretli o kıymadan sadece 33 kilo alabiliyor. Bunlar sadece 2 yılda geldiğimiz nokta. Yani sadece asgari ücretin tek başına rakamsal olarak artışını konuşmak çalışanlara hiçbir şey kazandırmıyor. Keza, sadece doğal gazın ağırlığı üzerinden bile kalem oyunlarıyla enflasyonu düşük gösteren bir TÜİK var. On milyonlarca insanın geleceğiyle umarsızca oynayan, ücret artışlarını baskılamak için suç işleyen TÜİK’in enflasyon hesabıyla bile, temmuzda 11 bin 402 lira olan asgari ücretin alım gücü, bugün yani sadece 5 ayda, 3 bin 837 lira eriyerek 7 bin 565 liraya düştü.

Bizim, emekçiyi açlığa mahkum eden bu düzeni değiştirmeye ihtiyacımız var. Bizim, emeği sömüren bu neoliberal zihniyeti değiştirmeye ihtiyacımız var. Bizim, bu iktidarı değiştirmeye ihtiyacımız var. Yapılması gereken, Türkiye’de süregiden bu sistematik yoksullaştırma rejimini değiştirmektir. Asgari ücretin kaç lira olup olmayacağı, acaba bir ayda mı yoksa üç ayda mı açlık seviyesinin altına düşeceğini tahmin etmeye çalışmaktansa Türkiye’de asgari ücretli sayısını nasıl azaltırız, bunların konuşulması gerektiğini düşünüyoruz.

BU CENDEREDEN NASIL ÇIKARIRIZ DİYE YOLLAR ARAMAK GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ

Asgari ücret ve iki kat arasında sıkışan ücretlileri, bu cendereden nasıl çıkarırız diye yollar aramak gerektiğini düşünüyoruz. Asgari ücreti sürekli olarak açlık sınırının altına sürükleyen bu enflasyon belasından nasıl kurtulacağız, asıl bizim bunları konuşmamız gerekiyor. Taban ücretindeki kalıcılaşmayı ve nesilden nesle aktarılan yoksulluğu nasıl kırarız, Türkiye bunu konuşmalı. Türkiye’de işçilerin neden sadece yüzde 14,76’sı sendikalı, neden toplu iş sözleşmesinden faydalanabilenlerin oranı bundan kat be kat daha az, bunu tartışmalıyız. Biz, bu ay bunları konuşacağız. Çözüm yollarımızı anlatacağız.

İktidardan derhal Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 131 sayılı sözleşmesini imzalamasını isteyeceğiz. Bu sözleşme asgari ücret tespitinde bir kişinin değil, bir ailenin geçim şartlarının göz önüne alınması gerektiğini söylüyor. AKP, bu sözleşmeyi görmezden geliyor. Biz, ‘imzalayın’ diyeceğiz. Avrupa Birliği’nde (AB) ortalama toplu pazarlık kapsama içerisindeki oranı yüzde 60’lardayken Türkiye’de yüzde 5’ler seviyesinde. Asgari ücretleşmeyi beraberinde getiren budur.

İşte bu yüzden biz, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 63’üncü maddesinin yürürlükten kaldırılmasını isteyeceğiz. Cumhurbaşkanına keyfi olarak grev ve lokavt erteleme hakkı veren bu madde nedeniyle, 21 yılda 20 ayrı grev engellendi. 200 bine yakın işçinin en temel hakkı olan grev hakkı gasp edildi. En temel işçi hakkı önündeki bu yasakçı maddeyi, ‘Tarihin çöp sepetine atın’ diyeceğiz. DİSK’in ‘vergide adalet’ diyerek açıkladığı talepleri biz de sahipleniyoruz, bunları Meclis’e teklif olarak sunduk, dile getirmeye de devam edeceğiz.

“GÜNÜBİRLİK RAKAMLARLA DEĞİL, TOPYEKÛN BİR KURTULUŞA İHTİYACIMIZ VAR”

Gelir vergisi ilk dilim oranı ücretlilerde yüzde 10’a düşürülsün diyeceğiz. Vergi tarife dilimleri, en az yeniden değerleme oranı veya asgari ücret artış oranı kadar artsın diyeceğiz. Asgari ücret vergi istisnası, vergiden indirim yoluyla değil, matrahtan indirim yöntemiyle uygulansın diyeceğiz. İşverene sağlanan 5 puan SGK prim desteği, işçilere de sağlansın diyeceğiz. Çağ dışı damga vergisini tümüyle kaldırın diyeceğiz. Çünkü biz CHP olarak, emekçilerin bu makus talihini değiştirmeye kararlıyız. Günübirlik rakamlarla değil, topyekûn bir kurtuluşa ihtiyacımız var. Biz, ‘Yaşamaya evet, hayatta kalmaya hayır’ diyoruz.

Vatandaşlarımızın hayatta kalma mücadelesi vermesini değil, insan onuruna yaraşır ücretlerle yaşamasını, yaşamdan zevk alır hale gelmesini istiyoruz. Bu memlekette emeğiyle, alın teriyle geçinen insanların bu ülkenin zenginliğinden hak ettiği payı alsın istiyoruz. Sadece yüzde 1’in kazandığı, yüzde 99’un o yüzde 1’e çalıştığı bir sistemi değiştirmek istiyoruz. CHP, ‘Ne ezen, ne ezilen, insanca, hakça bir düzen’ demişti, bugün de aynı şeyi söylüyoruz. Birlikte üretiyoruz, birlikte kazanacağız. Hak yemeden, adil bölüşeceğiz.”
“Tek başına rakam üzerinden asgari ücret tartışmanın sadece bir sayıdan ibaret olduğunu düşünüyoruz”

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Taşcıer, “CHP’nin asgari ücret beklentisi nedir” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Konuşmamda da ifade ettim. Bugün gerçekçi rakamların yansıtılmadığı, Merkez Bankası’nın bağımsız olmadığı, TÜİK’in bağımsız olmadığı bir ortamda asgari ücreti açıklamak, bir rakam vermek sadece sayılardan ibaret olacak. Dolayısıyla biz CHP olarak insan onuruna yaraşır bir ücret olması noktasında tüm engellerin kaldırılması, asgari ücretli sayısını nasıl azaltırız, grev hakkının önünü nasıl açabiliriz, sendikalılaşmayı nasıl artırırız bunların her birini bu dönem tartışacağız. Tek başına rakam üzerinden asgari ücret tartışmanın sadece bir sayıdan ibaret olduğunu düşünüyoruz.”

patronlardunyasi.com

Son Haberler

Bize Ulaşın
Hoşgeldiniz. Nasıl Yardımcı Olabilirim ?
NonameFX
Merhaba,
Size Noname Web Sayfasından Ulaşıyorum.